Başımın Üstünde Dönüp Duran Yeşil Elmas

Oyun ne güzel şey,
Ne güzel şey oyun...

Hayatımda hiç doktorculuk oynayamadım ama "Cossacks: Europan Wars" adlı bir oyun sayesinde hayatımdaki en müthiş insanı, ömür ahiretlik kardeşimi kazanmış oldum.

Hayatımda hiç kapı çalıp kaçmaca da yapamadım, zira kapıyı çalıp kaçana kadar zaten apartmanın kapısına anca ulaşabiliyordum ve öyle müstakil ev de yoktu ki rahatça basıp kaçabileyim. Boyum da yaşıtlarıma göre uzun sayılırdı ama zillerin düğmesi de zaten çok yüksekteydi.
Ama Civilization II'de, III'te ve dahi IV'te İran lideri Xerxes'i gördüğüm anda "aha yandık, şimdi dayayacak Immortal'ları" korkusunu doya doya yaşadım, Rus Çariçesi Katherina'nın o saç savurup bana gözlerini kısa kısa bakışı uğruna kıtaları aşıp en iyi dostum olan ülkeye nükleer başlıklı kızları sallamanın zevkini tattım.

Hayatımda hiç sevgilim de olmadı.
Hele de halen süren "tanıdığım bütün kızların bana kardeş gözüyle bakıyor olması" halinden kurtulamadım.
Babanızın oğlu muyum?
Diğer erkeklerden nasıl bir farkım var?
Size insan gibi, prenses gibi davranıyor olmam beni yolunası kaz mı yapıyor?
Anlamadım ki!!!
Amma ve lakin The Sims 1 - 2 - 3 adı verilen o mucizevi şey, o dünyanın en fazla ek paketine sahip cd yığınısı (az buz değil, her versiyonu en az 7 resmi ek paketle desteklendi), o gerçek hayatla hayal dünyasını birbirine katan yazılım parçası yok mu!...

Hayatımda hiç tadamadığım zevkleri tatmamı sağladın be oyun.
Gerçekte en romantik ilişkim el tutmak isteyip de tutamamaktan ibaret iken senin sayende sadece öpüşerek bile çocuk yapılabildiğini gördüm, kendim altımı ıslatacak noktaya gelmişken "dur şunu banyoya göndereyim de duş alsın, bunu da yatağa yollayım, sonra ikisini bi güzel zevkin doruklarına çıkarttırıyım, sabah kahvaltıyı hazırlayım da kız işe geç kalmasın, terfi gelecek kesin bugün" diye kendimi paraladım, senin mutluluğun benim de mutluluğum oldu, sen yemeği yakıp evi yangın yerine çevirdiğinde ben tutup banyoda kova kova su çekmeye niyetlendim...

Eksik olma be canısı...

Keşke hayatta da herşey böyle kolay olsa, diye düşünmeme gerek bile bırakmadın.
Çünkü belki de gerçek hayatta herşey gerçekten bu kadar kolaydı.

Azıcık dikkatle yemeği en fazla dibini tutturarak kurtarmak mümkündü.

Hayatta başka insanları inceleyerek, hatta onları izleyerek, tıpkı film izlermişcesine başkalarının hayatlarını izleyerek de mutlu veya mutsuz olmak mümkündü.

Zor olan şey belki sadece öpüşerek çocuk sahibi olmaktı.
Gerçi o işe de zorluğundan dolayı burun kıvıracak bir yaşam formu var mıdır bilmiyorum ama :))

Tüm kainata hükmetmek yerine, sadece dünyanın hakimi olmak gibi mütevazi isteklerle de bu hayat gayet kolay sürdürülebilir bence.
Neden gözü yükseklerde olur ki hep insanın?
Nedendir bu daha çok kazanma hırsı?

----------------------

Bazen şu hayatta bir yerlere gelebilmek için gelip birisinin tepeme tıklamasını isterdim.

Misal Sims'te çok tertipli oynarım.
Kirli tabak yoktur, yerler temizdir, eşyalar simetik yerleştirilir ve renkleri tam bir uyum içerisindedir, elbiseler düzenli olarak değiştirilir, arkadaşlar belirli periodlarla aranır, yetenekler sürekli arttırılmaya çalışılır.

Oysaki gerçek hayatta nedir?
Mutfağın bir gün temiz ve düzenli olduğunu görmedim.
Yerler ayda yılda bir süpürülüyor, o da alelacele. Alt kattaki komşu rahatsız oluyormuş!
Eşyaların her biri bir yerde, hatta eşyalar yüzünden evde oturacak yer yok.
Üstümdeki en yeni elbise 3 yıllık ve şu an haftalardır aynı yeşil pantolonu, 6 yıldır da aynı ayakkabıyı giyiyorum. Halk arasında beyaz çorap giymenin insanı "kro" gösterdiği inancını bir kaç hafta önce öğrendim, oysaki altı üstü bir çoraptı benim için.
Tek arkadaşım yurt dışında okuyor, görüşebilmek yazdan yaza belki. Onun dışında arayanım soranım da yok.
En son yetenek geliştirme olayını 4 yıl önce konservatuar sınavlarına hazırlanırken denemiştim.
Ağız içinde yuvarlanan değil, Fransızlar gibi gırtlaktan çıkartılan "R" harfini yapmam istenmişti.
Konservatuar daha o gün yalan oldu ve "R" harfinde başarılı olmam da 3 yıl sürdü ama artık Edith Piaf şarkılarını söyleyebilecek kadar telaffuzum var.

Eh işte, işe yaramasa da bir bu haltı becerebilmişim meğerse, şimdi dikkatimi çekti.

Hasılı,
Keşke oyundaki gibi olsa, birileri gelip tepeme tıklasa:
"Bulaşıkları yıka" dese, "haftaya vizen var, bütünlemeye kaldığın o tek dersi Allah bilir nasıl geçeceksin, oyun oynayacağına git ders çalış" dese, "bugün o kızla arandaki ilişki puanını en az %90 yapacaksın, ayrıca ilk woo hoo'nu yapacaksın" dese...

Şahsen woo hoo'yu çok merak ediyorum.
Oyunda her yapılışında üstlerine bir yorgan çekiyorlar sonra kıyamet kopuyor, yatak havada dönüyor, ellerin ayakların yeri değişiyor, miyaaauuwwww sesleri hırrrrrrrrrrr seslerine karışıyor, bir de yaptıktan sonra havai fişekler çıkıyor yataktan.

Havai fişek gösterilerini çok severim ben...

----------------------

Dese bunları işte birileri üstüme tıklayıp.

Keyfim yerine geldikçe iyice yeşilleşse o başımın üstündeki elmas.
Hatta iyice gaza getirse beni o tıklayıcı, o elması platinium yapsa, bembeyaz, ışıl ışıl parlasam.

Daha da ilginci, üstüme tıklandığında itiraz etmesem, direk uysam o direktiflere.
Elini attığı hiç bir işte dikiş tutturamayan ama duygu, romantizm ve felsefe yüklü boş beleş bir adam olacağıma, tepeme tıklayacak birine muthaç ama düzenli, derli toplu, hayatı yolunda giden bir Sim olsam...

Sizi de her zaman yaptığım gibi sevgiyle bıraksam.
(^_^)

----------------------


0 Yormuyorum: