Hırsız Var

09 Ağustos günü, biz İstanbuldayken, ikindi vakti yani güpegündüz, hem de şu mübarek günde evimize hırsız girmiş ve malesef evimizden pek çok şeyi götürmüşler.
--------------------
2001 yılından beri biriktirdiğim tüm resimlerim, yazılarım, çalışmalarım, 
Askerlik anılarım, 
Lise, üniversite fotoğraflarım,
Bütün özel fotoğraflarım, arkadaşlarımın fotoğrafları,
Tatil hatıralarım, 
Önemli, önemsiz tüm yazışmalarım... 
Bugün hiçbiri yok artık. 
-------------------- 
Daha da acısı, 
Anneciğimin, babacığım dişinden tırnağından arttırıp da 30 yıldır eve ilk defa yeni birşey girsin de birazcık sevinelim diye aldığı o televizyonumuz.
Erteleme kampanyası diye sevinip de aldığımız televizyonumuzun ve bilgisayarımızın daha taksidini ödemeye bile başlamadık. 
Ancak, 
Maddiyatında değilim ama, işin manevi boyutu, bize yaşattığı şok ve bir daha asla yerine gelemeyecek şeyler, 
Hele de annemin evin darmadağın halini görünce o acı çığlığı atması... 
Hiçbirşey değil onlar mahfetti beni.
-------------------- 
Herşeye rağmen annemle, babamla, sağlıkla sıhhatle bir aradayız, arada espiri bile yapabiliyor ve bu acıyı aratacak daha büyük acılardan Allah'a sığınıyoruz. 
Şu mübarek günlerde bizi de dularınızda anarsanız arkadaşınız olarak beni çok mutlu edersiniz. İnşallah eşyalarımız evimize güzelce döner, inşallah şu sıkıntılarımız biter.
Sizleri çok seviyorum arkadaşlar. Allah'ım hepimizi böyle zor durumlarda kalmaktan korusun...
Sevgiyle kalın.
(^_^)
--------------------
Sincerely ki hem de ne Sincerely...

Sazan Burcu

Balık burcu hakkında ne desem bilemiyorum. Bence birileri bana bakmış ve "bu burcun adını da balık koyalım" demişler. Bazen bu kadar "balık" bir balık olduğum için kendime çok kızıyorum. Bu kadar aşırı, abartı bir balık olmayı nasıl beceriyorum acaba? Ben tam bir sazan burcuyum, sazan, hem de aynalı sazan, pullu pullu böyle, tam o meşhur avanakça yüz ifadesi ile mükemmel bir aynalı sazan...

Burç köşelerine geldiğinizde balık burcunu okumadan geçin lütfen, gazetelerde hakkımda bu kadar çok ve ahh canına yandığım ki malesef doğru haberler çıkmasından bıktım artık, özel hayat diye birşey kalmadı resmen :)))

Hatta değil mi ki bugün annem, ben askerdeyken kesip sakladığım gazete kupürlerini bulup okumuş ve beni uyuyor zannederek telefonda arkadaşıyla konuşurken de aynı şeyi söylemiş, tamam artık, olay budur bitmiştir:

- Ya Syrano'nun askerdeyken topladığı burç yazıları okudum bugün, resmen bizim Syrano'dan bashetmişler işte, ha oradakiler ha Syrano...

Bazen şu kanatlarını açmış kaz fotoğrafını solungaçlarını açmış bir sazanla değiştirmeyi düşünüyorum.

Ayrıca Pisces ne sevimli bir burç adıdır öyle, piskıs, uyyy yirim senin o piskıs diye dillerini, şirin şey seni :))

------------------------------------------




Allahıııım şu ikilemleri bile yaşıyorum mütemadiyen, hakikaten tam balığım yimin idiyürüüümmm...

Dönüş

Gidişim nasıldı ki dönüşüm nasıl olsun bilemiyorum.

Döndüm lakin.

Vatan görevidir, şudur, budur, yahut hiçbiri değildir.

Bunu zaman gösterdi göstermesine ama ya ben göremeyecek kadar kördüm yada gözlerim o kadar kamaştı ki gördüklerime bir anlam veremedim.

Tek bildiğim,

Aradan geçen bu 6 aydan sonra eskiden her ne idiysem, eskisinin iki katı olarak geri dönmüş oldum, bak bunu iyi biliyorum işte.

Diyorlardı da inanmmıyordum.
Bu TSK, hakikaten yutuyormuş adamı!

Bir bakıyorum sanki hiç ailem olmamış, ben doğdum doğalı askermişim, bez bağlamamışım, önlük giymemişim, evvel ahir böyle kamuflajla geziyormuşum...

Diğer yandan şube önünde koşturduğum, işlemleri yetiştirebilmek için deli danalar gibi çabaladığım, "acaba çantamıza ne koyacağız" diye ürkek ürkek sorduğum günler o günler daha dünmüş gibi...

-------------------

Her sudan çıkmış balığın yaşadığı ortama adaptasyon sürecini bir atlatabilirsem kaldığım yerden öyle bireysel bireysel takılmaya devam edeceğim, biraz ara lütfen, reca ediyorum...

Siz o arada yine sevgiyle kalmaya devam edin tabii.

Ve not:
Askerlikte mantık vardır efendim, bal gibi de vardır, sağlamdır ve tutarlıdır da. Mantıksız olan askerlik değildir, askerdir!.

(^_^)

-------------------
 
 Güçlüyüz, Cesuruz, Hazırız, inadına da ana kuzusuyuz işte böyle... 


343. Syrano - Nizamiye'den Sevgilerle

Gayet "007 James Bond - Rusya'dan Sevgilerle" özentisi bir başlık ile sizlere kısaca 12 .12.2011'den beri askerde olduğumu belirtmek istedim.

Aslında Rusya'ya pek de uzak değilim.

Türkiye'yi Gürcistan'la birleştirin ve denizi görünceye kadar kuzeye çıkın.

Orada olanca küçüklüğü ve garip adıyla bir Borçka göreceksiniz.

Parmağınızı oraya koyarsanız gözüme kaçırabilirsiniz, dikkatli olun :))

Görevimi şu an Nizamiye Çavuşu ve Acil Müdahele Mangası Komutanı olarak yerine getirmekteyim.

Şimdi böyle yazınca bir nane olduğum zannedilebilir.
Amma,
Lakinki,
Öyle değildir...

---------------------

Kısacık çarşı iznini bu kısacık yazıyla noktalamadan evvel, neden kısa dönem askerlik yapanlara "Poşet" dendiğini de kısaca açıklayım.

Vakti zamanında, birgün bir yerlerde, uzun dönemler arasında askerlik yapan bir de kısa dönem er varmış.

Komutan bu kısa dönem de dahil tüm askerlere yağmur çamur altında mıntıka temizliği yaptırmaya (Asker argosunda, "mıntıka yemek") başlamış ve eklemiş:

"O postallarda bir gram çamur görürsem hepinizi yakarım."

Millet yana yana naapsam ne etsem diye düşünürken, bizim aklı evvel kısa dönem askerimiz cebinden çıkarttığı iki poşeti postallarına galoş niyetine geçirip mıntıkasını yapmış ve diğer uzun dönem erler çamurlara batıp çıkarken o rahat rahat işini görüp gitmiş...

O gün, bu gün ve şu gündür, kısa dönem askelere "Poşet" denilmeye başlanmııışş...

Evet sevgili minikler,
Sütünüzü için ve derslerize çalışın.
Bakın bana, o kadar sene okudum ve ola ola nizamiye çavuşu oldum.

Ne kadar güzel değil mi?

Değil...

Sıradaki çarşı iznine kadar,
Sevgiyle kalınacak.
KAL!!!!
(^_^)

---------------------

Acemilik günleri, yemin töreninden bir enstantanete, pardon estankene, yada ne bileyim esentenete, öyle bişşiy...

Sağ baştan say:
Babam, Metin Asteğmen, Annem, Syrano; Sooon!!
 
---------------------